KKTC ekonomisi bölgesel ve küresel ekonomik sistemlere tam entegre olmadığı için çevrede yaşanan krizlerden kısmi olarak etkilenmektedir. Doğrudan temaslarımız olan tek ülke Türkiye ve kullanılan resmi para birimi TL olduğu için Türkiye’de oluşacak şoklar KKTC’yi diğer şoklardan daha fazla etkileyebilmektedir. Ancak, son yıllarda dünyada yaşanan krizlere ve derin ekonomik resesyona rağmen Türkiye ekonomisinin dayanıklı ve umut verici bir seyirde olması ve şoklara rağmen TC finansal kurumlarında görülen stamina, KKTC’nin de dalgalanmalara rağmen aynı doğrultuda bir seyir izleyeceği algısını güçlendirmektedir.
Bu durumda, var olan yapısal sorunlara ve kamusal zayıflıklara rağmen, özel sektörün orta vadede genel anlamda orta veya orta-iyi bir trende sahip olacağı öngörüsü yapılabilir. Böylesi bir seyir ise ülkemizdeki şirketler için fırsatlar ve orta vade planlama imkanı doğurabilecektir. Dolayısıyla, Türkiye haricindeki ülkelerde yaşanan krizlere rağmen KKTC’deki kurumlar göreceli olarak avantajlı olacaktır. Ancak, bu süreci iyi yönetmeleri, iç ve dış rekabeti iyi izlemeleri, şirket planlarını ve operasyonlarını iyi değerlendirmeleri ve sağılıklı bir büyüme hedeflerken kontrol ve denetimi etkin yapmaları gerekmektedir. Bunun için ise şirketlerin, stratejik planlama ve buna bağlı performansa dayalı bir yönetim anlayışı ile yönetilmeleri, şeffaflık sağlarken hedef ve çalışma birlikteliği sağlamaları gerekmektedir.
Şirketlerin, statik ve alışılagelmiş yönetim şekilleri ve alışkanlıkları ile uzun yıllar yüksek performans sergileyemeyecekleri herkes tarafından kabul edilmektedir. Günümüz koşullarında, artan rekabette ve değişken ekonomik yapılar içerisinde canlı bir organizma gibi çevreyi algılamaları, tepki vermeleri ve kendi yapı ve hareketlerini koşullara göre ayarlamalıdırlar.
Bu aşamada orta vade stratejik planlama ve buna bağlı performans temelli yönetim anlayışı büyük önem kazanmaktadır. Stratejik Planlama yöntemi vizyon ve genel hedef birliği sağlarken örgüt kültürünün gelişmesini, çalışanların tam katılımını ve motivasyonu sağlayan önemli bir planlama şeklidir. Ancak bu sürecin tek başına bırakılması, stratejik planın sadece üst yönetimin bir kontrol aracı olarak kalmasına yol açmakta ve zaman aşımıyla şirket alt kademelerinde erozyona uğramasına sebep olmaktadır. Bunun önlenmesi ve planlamanın uygulamada da etkin bir şekilde verim sağlaması için şirketlerin bölüm ve personellerine yansıyan performans hedefleri ve bunların için izleme sistemleri oluşturmaları gerekmektedir. Böylelikle hem her çalışan kendisinin genel vizyon ve amaçlara katkısının ne olduğunu net bir şekilde özümsemekte hem de takım oyunundaki roller açıklığa kavuşarak olası ters tepkiler asgariye inmektedir. Burada anlatılmak istenen anafikir;, stratejik plan bir doküman olmaktan çok bir rehber unsuru olmalı ve şirketlerin farklı kısımları operasyonlarını bir bütünü tamamlayıcı şekilde yürütmelidirler.
İzleme ve değerlendirmenin rolü ise gerekli delegasyonun yapılarak raporlamanın çalışmasını sağlamak ve hem şirket hem de çalışanlar için genel vizyon ve hedeflerden uzaklaşmayacak şekilde gerekli esnekliği vermektir. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta planlama ve plan yürütme aşamaları uygulanırken giriş kısmında belirtilen esneklik ve tepki verme yeteneklerinin de göz ardı edilmemesidir. Bu, üst yönetim için çok kritik bir meziyet gerekliliği doğurmakta ve günümüzde bunu başarılı bir şekilde yönetemeyen bir çok dünya devi şirket ne yazık ki büyük sıkıntılar içerisine düşmektedir. Bir kısmı çok katı ve yapısal yönetim anlayışı ile özellikle rekabetteki inovasyondan dolayı avantajlarını kaybetmekte, diğer bir kısmı ise gerekli planlama ve örgüt kültürünü oluşturmadıkları için geçici başarılar elde ederek yıldızlar gibi sönmektedir.
KKTC’deki şirketlere geri dönecek olursak, odak noktaların halen temel yönetim gereksinimlerinden olan üç ana eksen üzerinde oluştuğunu görürüz. Dolayısıyla, yerel şirketler bu eksenlere odaklı stratejik planlama ve performans kriterleri üzerinden yönetilip denetlenmelidir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
Satış&Pazarlama Finans İnsan Kaynakları
Özellikle satış ve pazarlamada yaşanacak sıkıntılar ve performans kayıpları şirketler için son derece yıkıcı hasarlar oluşturabilir. Ancak, bu düşünülerek genelde yapılan bir hata veya görmezden gelme alışkanlığı ise finansal performans ve insan kaynakları performansının arka plana atılması ve bunların toplam performansa etkisini dikkate almamaktır. Ülkemizdeki şirketler içsel sorunlarından çok dışsal etkenlere daha çok yoğunlaşmakta ve içsel potansiyeli iyi değerlendirememektedir. Bu durum şirketlerde çoğu zaman dinamizm kaybına yol açmakta ve yeni sinerjiler oluşturma imkanını azaltmaktadır.
Tüm bunlar göz önüne alındığında ise şirketlerimizin stratejik planlama ve performansa dayalı bir yönetim kültürünü benimseyerek özellikle satış/pazarlama, finans ve insan kaynakları bölümlerini bu yaklaşıma göre yönetmeleri gerekmektedir.
Bu üç alanda yapılacak stratejik planlama sürecinde ve performans hedefleri oluşumunda dikkat edilmesi gereken hususlar özetlenecek olursa;
Satış ve Pazarlama’da, i. Performansa Dayalı Proje Yönetimi geliştirilerek iş süreçleri proje bazlı tasarlamalı ve yürütülmeli, proje yaklaşımı benimsenmeli, takım çalışması ve kaynak planlaması yapılmalı, koordinasyon ve işbirlikleri geliştirilmelidir. ii. Perfomansa Dayalı Bölüm Yönetimi esasında ise stratejik hedeflere uyum, pazarlama performans kriterleri, satış performans yorumlaması, performans bazlı yaratıcı satış şekilleri konularında çalışmalar yapılmalıdır.
Finansal Performans’da, i. Proje Finansal Performansı göz önüne alınarak proje bazlı değerlendirme, konsolidasyon, proje bazlı raporlama yapılmalı ve ii. Finansal Performans Kriterleri oluşturularak stratejik hedeflere uyum, kontrol oranları tespiti, finansal sağlık yorumlaması, yönetici raporlaması gerçekleştirilmelidir.
İnsan Kaynakları’nda ise i. Personel Hedefleri yaratılarak stratejik hedeflere uyum, bölüm-personel hedefleri, gözden geçirme, revizyon gibi faaliyetler yapılmalı ve ii. İnsan Kaynakları Performans Kriterleri oluşturularak eğitimler, izinler, ücretler, performans değerlendirme sistemi, üst yönetim raporlaması konuları yerine getirilmelidir.
Tüm bu sürecin tepeden tırnağa bir uyum halinde olması ve yapı taşlarının birbirini tamamlayıcı bir şekilde kurgulanıp yönetilmesi ortaya güzel ve güçlü bir bina misali ürün çıkaracaktır ve böylesi yönetim şeklinin bir örgüt kültürü olarak benimsenmesi kurumsallaşmaya ve sürekli iyileştirmeye de katkı koyacaktır.
Dr. Bilinç Dolmacı
Çok güzel bir yazı..