top of page

Yaşarken Öğrenmek mi Öğrenerek Yaşamak mı?


Yaşam boyu öğrenim terimi son on yıldır herkesin dilindedir. Eskiler buna öğrenmenin yaşı yok derlerdi. Bence çok doğru bir ilke, aksi takdirde fen ve diğer bilim dalları nasıl bu kadar ilerleyebilirdi. Yazıyı bunu sorgulamak için yazmak yerine olgunun etkileşiminin nasıl olması gerektiğini düşünmek için kaleme almaya çalıştım.


Bizim gibi toplumlarda gözlemlediğim bir husus herhangi bir konunun karşımıza çıktığında ve onu yaşadığımızda önem kazanmasıdır. Yani bir olay veya sorunla karşılaştıktan sonra ne yapılması gerektiğini düşünüp uygulamaya çalışıyoruz. Bu da benim tabirimde yaşayınca öğrenmek oluyor... Halbuki, öğrenilmiş ve öğretilmiş bir bilgi ve bunun örnekleri, bizleri önceden öğrenmiş ve planını olayı yaşamadan önce yapmış kılması gerekmez mi! Planlamanın ve risk analizinin esasında da bu yaklaşım yatmaktadır. 


Öte yandan, diğer bir gerçek de insanlığın zaman içerisinde yaşadıklarından yeni hususlar örenip var olan bilgi birikimine yeni kavramlar eklemesi gerektiğidir. Örneğin corona gibi yeni bir virüs ile karşılaşınca bunun yapısını çözüp çözüm yolu aramak yeni bir bilgi olarak eklenebilir. Ancak, bir salgın durumu tecrübesi dünyada yıllar öncesinden yaşanılıp öğrenilmişse o zaman salgın yönetim planının onunla yüz yüze gelmeden var olması gerekir demektir. Bu örnek bile bizleri başlıktaki sorunun ne kadar derin bir mana içerdiğini göstermektedir.


Belki de soruyu, öğrenilmişi yaşayınca öğrenmek mi yoksa yeni bilgiyi yaşarken öğrenmek mi şeklinde sormak lazım. Bence öğrenilmişi önceden öğrenmeyi başarabilmeliyiz ve sadece yeni bilgiyi yaşarken öğrenmeye çalışmalıyız. Aksi takdirde çok zaman ve enerji kaybı yaşar, bilineni tekrar bulmakla uğraşırız.


Dr. Bilinç Dolmacı


2 görüntüleme

Comentarios


Hero image.png

Blog
İş İçin İçgörüler

bottom of page